Selamun aleyküm Anadolu'nun evlatları. Bir süredir yazı yazamıyor olmamın sebebi yeni doğan çocuğumla ilgileniyor olmamdı. Bir ölür bin diriliriz” sözünün gereği olarak “Ömer Halis Demir” ismini verdiğim oğlumun şehit Ömer Halisdemir'in yolunda ilerlemesi duasıyla, bir süre sağlık sorunu yaşadı; şuan da ise hamdolsun Rabbime sağlık durumu çok iyi. Sizlerin de duasına talibim.
Maruzatımı ve dua talebimi ilettikten sonra, dar anlamda Türkiye'nin, geniş pencereden bakıldığında İslam Ümmeti'nın ve tam bir bakış yaptığımızda ise bütün Dünya'nın aracı/beklentisi/sıkıntısı haline gelmiş olan referanduma dönüş yapalım.
Üstteki cümlemi açmam gerekirse, ülkemizde yapılacak olan referandum Türkiye için bir araç, İslam Dünyası için bir beklenti ve leş kargası Avrupa için bir sıkıntı haline geldiğini apaçık bir şekilde görebiliyoruz. Ülkemizde hayır yazmasını bile beceremeyen hıyarların hayır için çırpınışlarının, onların son çırpınışları olduğunu görmemek için kör olmak gerek. Çünkü bu kişiler bu ülke 1920'den beri “Halk sandığa gitsin, sonrasında biz kimi istersek seçeriz” man-tığıyla idare ettiler. Şimdi kurdukları bu düzen referandum aracılığıyla ellerinden alınacak ve karar verici olarak artık “koyun” diye hakaret edilen, “dağdaki çobanla benim oyum bir mi olacak” denilerek aşağılanan halka yani bu toprak-larrın gerçek sahiplerine teslim edilecek.
Bu referandum öte yandan İslam Ümmeti için yaklaşık 100 yıldır beklenen ışığın yanması, sancağın yükselmesi de demek. Referandum sayesinde Avrupa'dan her alanda kanunları toplayan bir Türkiye'den kendi kanunlarını yapabilen bir Türkiye'ye; yani tam anlamıyla bağımsız bir Türkiye'ye geçiş yapacağız. Tam da buradan yola çıkarak başta Al-manya ve Hollanda gibi ülkelerde bakanlarımıza ve vatandaşlarımıza yapılanları anlamaya çalışırsak, her şeyin ne kadar da açık olduğunu görebiliriz. Sözün özü şu dostlar, “Avrupa bize, bizim kim olduğumuzu 1920'den sonra unutturmuş ama bizim kim olduğumuzu kendileri asla unutmamış.” Tek korkuları da bizim kim olduğumuzu hatırlamak.! Referan-dum bize bunu hatırlatacak. Hatırlamaya var mıyız?
Elbette EVET!
Şu barbar ve demokrat kelimelerine ve bu kelimelerin geçmişine dönelim biraz da dostlar. Sizi bir anda çok gerilere Kavimler Göcü'ne kadar götürsem nasıl olur?
Kavimler Göcü ile ilgili iki bilgi vardır. Birincisini herkes bilir ki Kavimler Göcü'ne yol açanlar Türklerdir. Ama sadece Kavimler Göcü'nü sınav kitapları dışında farklı kaynaklardan okuyanların bilebileceği bir bilgi de vardır ki, Orta Asya'dan gelen Türkler, Rusya'nın kuzey kısmında yaşayan barbar toplulukları yerlerinden etmiş ve bu barbar toplu-lukların Avrupa'ya doğru göç etmelerine yol açmıştır.
Konuyu kaynağından bilgi alarak okuyalım sonrasında açıklamasını yapalım olur mu?
Hunların bu bölgeye yerleşmesiyle bu bölgede daha fazla tutunamayan ve çoğunluğu Cermen olan Vizigotlar, Ostrogot-lar, Gepitler, Burguntlar, Vandallar ve Germen olmayan Slavlar batıya doğru göç etmeye başladılar. Romalıların barbar olarak adlandırdığı bu kavimler önlerine çıkan diğer kavimleri de önlerine katarak İspanya'ya hatta Kuzey Afrika'ya kadar ilerlediler. Avrupa'da yıllarca süren bu döneme Kavimler Göçü denir. Kavimler Göçü, günümüz Avrupa devletle-rinin temellerinin atıldığı önemli bir olaydır. Göçün temel sebebi siyasi etmenlerdir.
KAYNAK: https://tr.wikipedia.org/wiki/Kavimler_Göçü
Şu Avrupa'nın kullandığı “Barbar Türkler” ifadesinin nereden geldiğini öğrendik değil mi? “Romalıların barbar olarak adlandırdığı bu kavimler” ve “Kavimler Göcü, günümüz Avrupa devletlerinin temellerinin atıldığı önemli bir olaydır” cümlelerini birleştirip okuyalım ve sonrasında şu soruyu cevaplayalım.
Gerçek barbarlar kimler?
CEVAP : -Bugünün Demokratik Avrupa'sı
Demokrasi tam olarak ne demek anlamış değilim ama devletleri ayakta tutan “Adalet” kavramı olduğu kanısındayım. Geri dönüp tek tek Türk devletlerine ve İslam devletlerine bakınız. Ne zaman ki devlette “Adalet” çökmüşse o zaman o devlet de çökmüş. Yakın tarihten örnek verecek olursak Osmanlı'nın son yıllarında ülkede “Adalet” ile ilgili söyleyen tek şey “O ne ki?” seviyesine gelmiş...
Sizlere Hz. Peygamber döneminden itibaren Avrupa'nın adına demokrasi dediği adalet, hak, hukuk, insan hakları, kadın hakları, hayvan hakları, çocuk hakları konularında kısa kısa örnekler vermeye çalışacağım. Sonrasında da Avrupa'nın demokratikliğiyle Türklerin barbarlığını; İslam'ın terörle bağını dilimin döndüğünce karşılaştırmaya çalışacağım.
İnsanların mal gibi alınıp satıldığı bir toplumda 1400 yıl önce köleliği kaldıran, kız çocuklarının utançtan diri diri to-prağa gömüldüğü bir toplumda kadını tutup en üst noktaya yerleştirip “Cennet annelerin ayakları altındadır” sözünü söyleyen, evde besleği hayvanı ölen çocuğu evinde ziyaret eden, bir İslam Peygamberi var önümüzde...
Kendilerinden başka diğer insanları kendilerine hizmet etmesi için yaratılmış köleler olarak gören, Kendilerinden başka hiç bir insan, kadın, çocuk hatta hayvanın bile yaşamasına izin vermeyen bir Hristiyanlık ve Yahudilik tarihi var önümüzde...
Tabi canıım, İslam terörizm dini, Hristiyanlık ve Yahudilik ise barış ve kardeşlik...
“İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” hükmü gereğince kendi topraklarında yaşayan diğer dinlere mensup insanları bile kendilerine emanet olarak gören, Şeyhülislam'ın hükmü gereğince “kısasa kısas gerekir” deyip kendi kolunun kesilmesini emreden, kadınları toplumdaki en şerefliler olarak gören, hayvanların yaşam haklarının korunması için avcılıkla geçinmelerine rağmen ihtiyaçtan fazlasını avlamayı yasaklayan, çocuklara ve onların eğitimlerine en zor şartlarda bile azami önem veren bir Türk tarihi var önümüzde...
Ruh hastalarını ve savaşlarda esir aldıkları insanları diri diri yakan, 1800'lü yıllara kadar kadına mal değeri bile ver-meyen, her türlü deneyi hayvanların üzerinde yapan, Afrika'da bir kaç saniye sonra kartala yem olacak bir çocuğun fotoğrafını çeken ve bununla ödül alan bir Avupa tarihi var önümüzde...
Tabi canıım, Türkler Barbar, Avrupa demokratik ve insan haklarına saygılı.
Aslında tarih kimin barbar, kimin demokratik daha doğrusu “Adalet” üzerine olduğunu yazmıştı. Şimdilerde ise Alman-ya ve Hollanda'da yaşananlar bu tarihin bir tekrarından ve doğrulanmasından ibaret sadece.
Gezi eylemleri sırasında ülkemizde karışıklık çıkartan Avrupalıların üzerine ne zaman köpekler saldık biz.? Öyle ya insanların üzerine köpek salmak herkesce barbarlık olarak tanımlanır diye düşünüyorum. Hani Türkler barbardı?
Şimdilerde Almanya ve Hollanda'da yaşananlar ise demokrasi değil mi? Sonuçta Avrupa demokratik bir ülke ve insan-ların demokratik haklarını sonuna kadar savunur ve onların haklarını korur. Köpekleri insanların üzerlerine salmaları da barbarlık değil aksine demokrasinin bir gereği ya...!
Bu gerçeği görebilmek için artık ne yaşamamız gerekir bilmiyorum ama, referandumda evet çıktığında başta Avrupa olmak üzere bu gerçekle yüzleşecek. Zaten asıllarına dönüp yaptıkları bu barbarlıklar da bu gerçekten kurtulabilmek için ellerinden gelen son kozlar.
Düşünsenize, referandumdan evet çıkarsa artık kendi kararlarını alabilen ve her açıdan tam bağımsız bir Türkiye ku-rulmuş olacak. Ne dersiniz dostlar. Avrupa'yı çıldırtıp, bizim aslında kim olduğumuzu onların yüzüne vurarak özümüze dönmemiz gerçekten iyi olur değil mi?
Bence EVET.
Ya sizce?