İşiniz 100 yıllık sorunu ÇÖZME işi ise, devletten gizli iş yapmazsınız!
( https://twitter.com/alikemalozcan11/status/1681913369152847872 )
Twitter hesabımdaki; “BİLGİ NOTU (yorumsuz)” başlıklı açıklamamın altında, bir takipçimle aşağıdaki şu iddia-cevap yazışmamızdan sonra, bir söyleşiye dönüşen Twitter mesajlaşmamızı aynen (imla veya hızlı-yazım hatalarını düzelterek) veriyorum: Kamunun öğrenme/bilgilenme hakkı üzere… Saygılarımla / 23 Haziran 2023
*****
TAKİPÇİ: Tabi bu görüşmelerin ve görev almaların hepsinden devletin haberi var ( kendiniz yazdınız). Ve devlet sizi bile bile üniversitede öğretim üyesi olmanıza izin veriyor? Bu bile tilki selimi doğruluyor. Evet siz de, Öcalan da devletin kayyumusunuz
AKÖ: Niyeti “üzüm yemek” olan yani 100 yıllık sorunu ÇÖZME işi olan, devletten gizli iş yapmaz, yapmamalı güzelim… Kaldı ki gizli iş kendine güvenmeyenlerin, sahtekarların, kalleşlerin, korkakların, iki yüzlülerin işidir! Değil mi ???
– Halkın faydasına olan şey elbette halktan gizli olmamalı. Bu konuda hemfikiriz. Merak ettiğim şey, PKK dernek ve yapılarıyla bu kadar organik bağınız olduğunu bilen devlet, sizin ünv. akademik kadrolarda olmanıza nasıl izin verdiler?
– Burada milleti uğraştırmayalım, bana mesajdan veya e-mailden yaz ya da telefonumu bul, konuşalım. Sana söyleyeyim, sen de millete yayınla…
– Dm kutunuz kapalı hocam. Size telefondan veya mailimden ulaşamam. Apoizmin çalışma prensiplerini en iyi bilenlerden birisiyim
– Açtım, şimdi dene
—Mesajlaşma Söyleşimiz—
– Olur hocam. Merhaba, Nasılsınız?
– Merhabalar, teşekkür ederim… Dilerim siz de iyisiniz
– Teşekkür ederim hocam, İyiyim, Sağalasınız. Yazdıklarınızı okudum. Meşhur mektup meselesinden önce… ABD'de HDP temsilcisi oğlunuz (doğru bilgi mi bilmiyorum) sayesinde sizin varlığınızdan haberdar oldum. [Önce “meşhur mektup meselesi” sonra “oğlunuz sayesinde varlığınızdan haberdar oldum” meselesi!] Müsaade ederseniz size sorularım olacak hocam
– HDP temsilcisi değil, Washington Kurdish Peace Institute (Kürt Barış Enstitüsü) kurucu direktörüdür. Buyurun, sorularınız…
– Devlet sizin PKK ile organik bağa sahip olduğunuzu bile bile size neden dokunmadı?
İmralı' ya gitmeniz ve görüşmeleriniz kimin talebi ile oldu? Mektubu alıp okumanız kimin fikriydi? (Lütfen yanlış anlamayın. Amacım sizi sorgulamak yargılamak değil. Asla değil ve bu benim haddime değil. Sadece ortada aşırı bir manipülasyon ve bilgi kirliliği var. Özellikle ANF medyası ve türevleri sayesinde. Sizin birinci dereceden sağlıklı bir kaynak olduğunuzu umuyorum. Ve yazlarınızdan anladığım kadarıyla bunlardan siz de rahatsızsınız)
– Öncelikle şunu düzelteyim: “Mektup” değil Kamuoyuna Açıklama idi ve önce avukatlarına vermişti Öcalan, iki gün önce. Yazıp bana verdiği avukatlara notunda “bildiri” dediğidir…
Doğrudur, bizim kilitlendiğimiz Devlet ile bir çözümdür, çözüm istemeyenlerin işi de manipülasyon, yalan ve iftiradır kuşkusuz… Saygısızlıklar, terbiyesizlikler, düşkünlükler işin cabası…
– Asla saygısızlık yapmam. Kürt kültür ve medeniyetine bağlı bir ailede büyüdüm. Ve yazdıklarınızı izin vermediğiniz sürece kimse görmeyecek hocam
– İmralı'ya gidişim de tamamen benim hamlemdir, Sedat Peker'in deyimiyle “HTS” kayıtlarından tespit etmek mümkündür. Ben rektörü, rektör Bülent Arınç'ı [aradı] ondan sonra da Erdoğan'la görüşmemiz, sonrasında İmralı'ya gidişimiz gerçekleşti.
– Devlet bir çözüm arıyor mu? Bundan emin misiniz?
Nasıl ki Kürt cephesinde meselenin çözümünden “hayat membaı” bulanlar var ise, devlet cephesinde de aynı nitelikli “nema” odakları vardır. Ancak sonuçta devletin içindeki bir akıl hâlâ çözüm istemektedir, fakat yolu-yordamı konusunda yeterli bilgi ve projeksiyon sahibi değildir.
– Anladım hocam. Yazdıklarınızdan anladığım kadarıyla, 2000 öncesinde de Öcalan çizgisini savunuyorsunuz ve sonrasında da savunuyorsunuz. Yanılıyor muyum?
– Evet, Öcalan çizgisini — özellikle 1999 ve sonrası— savunuyorum, savunmaya devam ediyorum, anlatıyorum, anlatmaya devam ediyorum… “Övgü-slogan” değil benim işim, anlamak ve anlatmaktır…
– Bireysel soru sormuştum. Bu kadar organik bağ varken neden devlet size dokunmadı? Üstelik akademik anlamda hiçbir engel çıkarmamış veya bireysel özgürlüğünüze kısıtlama getirilmemiş. Sizce bu normal mı? Kendim üzerinden basit örnek vereyim. Kürtçülük suçlaması ile öğretim görevlisi olmama bile izin verilmedi. Bunu yapanların içinde Kürt rektörler bile var. Kaldı ki sizin direk bağınız var. Ve gizli saklı olmayan bir bağ.
– Hangi “organik bağ”? Bilgi kaynağını verir misin, ben de çözmeye çalışayım. Ayrıca, deminki mesajlaşmamızda [önce] kendiniz için “Apoist” olduğunuzun altını çizdiniz, [sonra] benim ve Öcalan için “devletin kayyumusunuz” dediniz… Bunu ben çözemedim, açıklar mısınız lütfen?
– Apocu çizgide olduğunuzu ve önderlik çizgisini savunduğunuzu her zaman deklare ediyorsunuz zaten hocam.
– Sizin “ne ve kim” olduğunuzu bilemiyorum takdir edersiniz ki! Kendimi bilirim, çalışmalarımı bilirim… Öcalan'ın liderliği ve felsefesi üzerine, örgütün sosyolojisi üzerine Dünyada hâlâ ilk ve tek sosyoloji doktorası sahibim. Bu sebeple ("uluslararası atıf" kriterine göre) Türkiye'nin sosyoloji profesörleri arasında birinciyim –maalesef. Dünya çapında bir yayınevi (Routledge) tarafından “Sosyal bilimin sınırlarını zorluyor” raporuyla yayınlandı… İmralı'ya Ne'ye Gittim? kitabıma bakarsanız, orada bu raporu hem İngilizce hem Türkçe yayınladım (s. 75-78).
Öcalan'ın İmralı çizgisini savunmak “organik bağ” değildir. Bu kelimenin içeriğini ya bilemeyerek kullanıyorsunuz, ya da benim bilemediğim sizin bildiğiniz sebepleriniz var.
– Kitabınızı elbette bulup okuyacağım hocam. İmralı'ya gitmeden önce bağınızın olduğunu zaten söylemişsiniz. Hatta Londra'da dernek müdahalesini anlatmışsınız. Akademik bir çalışma için Bekaa veya başka bir yere gitmeniz çok normal. Konu PKK olunca izin almadan gitmeniz imkânsız.
– “Konu PKK olunca” izni devletten değil örgütün kendi kanallarından alıyorsunuz, ben de bu kanal üzerinden gittim şüphesiz. Akademik çalışmayı İngiltere'de University of Kent'te yapıyordum Türkiye'deki bir üniversitede değil.
– Anladım hocam. Peki bu görüşmeler ve çalışmalar Türkiye'de size bir engel olmadı mı?
– Engeller çoktur. Ama engeller aşılmak içindir! Kolay olanı herkes yapar. Hem güncelliğinde hem tarihselliğinde, anlamlı olan zoru başarmaktır. İşimin kolay olmadığını, hatta zordan da öte bir yerde olduğunu anlatan twittimi dikkatle okumanızı rica ederim
– Ama akademik çalışmadan önce de PKK ye bağlı dernekte afiş astığınızı falan yazmışsınız. Ve tabi burada başka bir soru daha ortaya çıkıyor. Siz hangi kimlikle kıyameti koparıp Öcalan'a ulaşacaktınız?
– Hangi kimlik olsun? Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan her Kürt veya Türk herkes aday olabiliyordu. Ve Öcalan'a bağlı olan hakiki Apocu kadrolar da halkın içindeydiler. Ayrıca “kıyameti koparmak “ için vatandaş olmak yeterlidir… Ama namuslu olacaksınız, toplumun sorunlarını çözmede samimi vatandaş olacaksınız. Niyetinizin bağcı dövmek değil de “üzüm yemek” olduğu anlaşılırsa, iki taraf da şapkasını önüne koyup saygı duymak zorunda kalır size… Gandi tarzıdır bu! İçinde bulunduğu toplumuna, yani milletine “doğruları söyleme namusu” olan herkese naçizane tavsiyemdir.
– Tam olarak sizden beklentimiz ve umudumuz budur… Namuslu ve dürüst olmak. / Yani sormak istediğim şey şu. Siz o tarihte Öcalan'la bire-bir tanışıyor muydunuz?
– Hangi tarihte?
– 1993
– Hayır, 1996'da ilk görüşmem-tanışmam gerçekleşti, mastır tezimin saha araştırması vesilesiyle.
– 1996'dan sonraki gelişmelere vakıfsınız sanırım hocam
– Çalışma ve ilgi alanımdır…
– Anladım hocam. Yazılardan öyle anlaşılmıyor, takdir ederseniz. Mesele biraz sizin özeliniz olduğu için anladığıma kadarıyla sordum
– Tabii ki, soruların için teşekkür ederim, bunları olduğu gibi istediğiniz platformda yayınlayabilirsiniz.
– Hepsini tekrar-tekrar okuyacağım sayın hocam. Bugünlük çok zamanınızı aldım. Eğer müsaadeniz varsa, hepsini okuyup sonra size tekrar yazabilir miyim? Sizinle iletişim hâlinde kalmak istiyorum hocam.
– İletişimde kalalım kuşkusuz: “Barış için çok sayıda akıllı insana ihtiyaç vardır, ama savaş için bir aptal yeterlidir!”
20 Temmuz 2023