Şimdi…
Geldik zurnanın zırt dediği yere.
Birrrr; politika da vefa yoktur.
İkiiii, politik arenada birisi birine, kardeşim, oğlum demeye başlamışsa orada siyasi ilkelerden vazgeçildiğini ve Bizans entrikalarının başladığının göstergesidir.
Listeyi uzatabiliriz ama konumuz şimdilik bunlarla sınırlı olduğu için “Kısa keselim Aydın işi olsun” prensibi ile konumuza dönelim.
Erdoğan'ı devirmek maksadıyla kurulan/kurdurulan 6+1 Masasında işler istenildiği gibi gitmedi, gitmiyor ve bundan sonrada gideceğe de benzemiyor. Mevcut durum ise herkesçe malum. Entrikanın bini bir para… Kimin eli kimin cebinde, kim kimin kuyusunu kazıyor, kim kimin kuyruğuna basıyor; kim kime yumruk atıyor, kim kimin sırtını sıvazlıyor belli değil…
Masadakilerin her birinin ayrı bir hesabı var. Bu nedenle de herkes kendi siyasi çıkarının hesabını yapıyor, ona göre de masada gardını belirliyor…
Masadakiler önce kendi aralarında Meralciler ve Kemalcılar diye ikiye ayrılmış durumda. CHP'de kendi arasında yürüyenler ve gezenler olmak üzere devam eden hizipler yumağı, arapsaçı gibi darmadağın… Falanca Kılıçdaroğlu'nun tarafında… Fişmanca İmamoğlu'nun tarafında diye çeteleler tutuluyor…
Ha birde 84 milyoncu ve 16 milyoncular var…
16 milyoncular Kılıçdaroğlu taraftarları … 84 milyoncular ise İmamoğlu taraftarı…
Hal böyle iken Kılıçdaroğlu çıkıyor, dalga geçercesine “Biz İmamoğlu ile baba-oğul gibiyiz.” Diye gözümüzün içine bakarak açıklama yapıyor…
Bizlerin de buna inanmasını bekliyor.
Pek inanmasak ta uçan kuşun kanadını kırmamak adına inanmış gibi yaparak şimdilik doğrudur diyelim… Hayırlı uğurlu olsun… Birbirlerinin hayrını görsünler... Ama… İşte aması var…
En başta 6+1 Masası var… Bu masanın da Kemal'i, Meral'i Ahmet'i, Ali'si var… Küçük eniştesi büyük eniştesi bir de en önemlisi büyük biraderi var. Kısacası görünen görünmeyen birçok unsuru var… 6+1 masasında her türlü hesap, akrabalık ve iç içe geçmiş yumak gibi gizli açık illiyet bağlantıları var…
En önemlisi de bağıra bağıra arkadan gelen kabakçısı var…
Zikredilen isimler ile masanın içinde, dışında kurulan akrabalık ve illiyet bağının bağlantılarının ne olduğunu ve ne anlama geldiğini herkes biliyor ama “kabakçı da” nereden çıktı dediğinizi duyar gibiyim…
Kabakçı da işin ironisi olsun. Şimdilik tombaladan çıkmış büyük ikramiye olarak kabul edin ve “Teşbihte hata olmaz” prensibi ve hoş görüsüne sığınarak konuyu hikayeyle harmanlayarak meseleyi daha anlaşılır kılalım...
Timurlenk'e atfen anlatılan tevatür kabakçı hikâyesini herkes biliyor olsa da kısaca anlatmakta fayda var.
Hikâye bu ya:
“Timurlenk, yorulmuş ve öğle uykusuna yatmış. Uykusunun en tatlı ve koyu yerinde bir gürültüyle fırlamış. Sokaktan seyyar satıcı geçiyor ve avazının çıktığı kadar da bağırıyor.
- Tatlı zeytin, güzel zeytin!.. Zeytinlerim var… İstanbul zeytini (?) bunlar…
Timurlenk kükremiş;
- Yakalayın şu herifi…!
Muhafızlar zeytinciyi yaka paça yakalamış ve Timurlenk'in karşısına çıkarmışlar. Zeytinci, Timurlenk'in hiddetini görünce kelle gidecek diye başlamış tir tir titremeye…
Herkes Timurlenk'in seyyar satıcıya vereceği cezayı merak ederken “Beni uykumdan uyandıran bu adamın sattığı zeytinler münasip bir yerine sokula…! Diye kükremiş.
Kelle gidecek diye korkudan tir tir titreyen adam kendisine verilen cezayı duyunca başlamış gülmeye;
- Ne gülüyorsun, sapıkmısın sen ulan?
Zeytinci kıkır kıkır;
- Nasıl gülmeyeyim Sultanım; arkadan kabakçı ile hıyarcı geliyor!.. Onların halini düşündükçe gülesim geliyor.” Demiş.
Herkes seçimden sonra partisini neler beklediğini biliyor. Özgür Özel “Kaybedeceğiz diye uykularım kaçıyor.” Diye yaptığı açıklama misali “Ya evde yoksa” fragmanın da olduğu gibi “Ya seçimi kaybedersek” telaşı sarmış durumda.
Bu nedenle de masada kavga bacadan tütse de genel başkanlarından milletvekillerine kadar herkesin bir hesabı kitabı olduğu için yutkunuyor. Çünkü siyasi ikballeri bu masaya bağlı…
Şayet masa devrilecek olursa (ki büyük birader faktörü nedeniyle şimdilik böyle bir ihtimali mümkün görmüyorum…) CHP ve İYİ Parti haricindeki diğer partilerin milletvekili çıkarabilmesi mümkün görünmüyor… Bu nedenle de masadakiler iki arada bir derede kalmamak ama CHP ama İYİ Parti kontenjanından milletvekili seçilip kapağı meclise atmak için renklerini belli etmemek adına tartışmalara pek müdahil olmadan gelişmeleri tribünden izliyor.
Onlarda masanın bu günlerinin en iyi günleri olduğunun farkında… Bu saatten sonra da istikametlerini Niğde'ye kırmaları mümkün olmadığı için “kendim ettim kendim buldum” türküsünü mırıldanıp kaderlerine razı uzatmaları oynuyorlar.
Oysaki ne hayaller ile masa kurulmuş ve siyasi geçmişlerini reddi miras edip ne ümitlerle bu masaya oturmuşlardı. Erdoğan gidecek... 6+1 Masası seçimi kazanacak… Abla Başbakan olacak… HDP'ye bakanlık verilecek gül gibi geçinip gideceklerdi…
Henüz bitiş düdüğü çalmadığı için çıkmadık candan ümit kesilmez beklentisi ile piyango bileti alanların büyük ikramiyenin kendine çıkacağı beklentisi içinde seçim sandıkları açılıncaya kadar kendini iktidar namzedi olarak görüyorlar.
“Uçan kuşun kanadını kırmamak” ve Allah'ın verdiği nefesi boşa tüketmemek adına “he he” kabullenmesi ile fazla uzatmaya gerek yok ama seçimden sonra arkadan gelen kabakçıyı da unutmamak lazım…