Ayasofya Camisi ile ilgili önceki yazımızın başlığı: “Ayasofya…(!)” idi. Çünkü o zaman Ayasofya müzeydi. Bugünkü yazının başlığı ise “Ayasofya Camii” Oldu. Çünkü artık Ayasofya asıl hüviyetine kavuştu
Yargı; İstanbul'un Fatihi, Sultan Mehmet Han'ın kılıç hakkı olarak vakfettiği ve 481 yıl cami olarak kullanılmış, 86 yıl öncesinde tamirat gerekçesi ile ibadete kapatıldıktan sonra müzeye çevrilmesi ile ilgili tartışmalı bakanlar kurulu kararını iptal etti. Bunun üzerine Cumhurbaşkanlığı aynı günkü kararı ile Ayasofya'nın aslına yani camiye döndürülmesine dair kararını yayınladı. Artık Ayasofya Camisine bilet alarak değil, abdest alarak girilebilecek…
Bu karar, ülkemizde ve İslam coğrafyasında büyük bir sevinçle karşılandı. Bundan daha çok memnuniyet verici olan ise Ayasofya'nın Camiye çevrilmesinin halk ve partiler arasında siyaset üstü milli bir mesele olarak görülmesi, siyasi birlik ve olgunluk içinde saygı ile karşılanması oldu.
Ayasofya'nın camiye döndürülmesi ile ilgili, ülke içinden kayda değer bulunmayan küçük çaplı itirazlar, mide bulandıran iftiraya varan ifadeler ile ortamı bulandırmaya yönelik açıklamalar yapılsa da halk nezdinde karşılık bulmadı. Sevinenler, bu duygularını paylaştı. Karşı olan veya başka nedenlerle onaylamayanlar ise sessiz kalmayı tercih etti.
Ayasofya Camisi ile ilgili karar ülkenin iç ve egemenlik meselesi olmasına rağmen, başta Papa, Yunanistan ve bazı Avrupa ülkeleri hadsiz ve uluslararası görgü kurallarını aşan bir şekilde bu karara karşı açıklama yapmaları hepinizin dikkatini çekmiştir.
Türkiye bağımsız bir devlettir. Kendi toprakları üzerinde bulunan ve 481 yıl Camii olarak kullanılan bir mabedin tekrar Cami olarak kullanılmaya başlanması kimseyi ve hiçbir devleti ilgilendirmez.
Vatikan'dan ise Papa'nın çok üzüldüğü ile ilgili haberler geldi. Bosna'da veya başka yerlerde katliamlar yapılıyor ve dünyanın her yerinde camiler yakılıyorken, hiç sesi çıkmayan ve üzüldüğünü açıklamayan Papa'nın Ayasofya Camisi için üzülmesini takdirlerinize bırakıyorum.
Türk halkı ve İslam dünyası Ayasofya'nın tekrar Cami olarak kullanılmaya başlanılmasına çok sevinmiştir. Avrupa ülkelerinden yükselen itiraz sesleri ile birlikte, ülke içinde de paralel olarak ilk başlarda kabullenmiş görünenler, cılız sesler ile itirazlarını dillendirmeye başladılar.
Yok, efendim Ayasofya'nın tekrar ibadete açılması Atatürk devrimleri ile ilgili bir hesaplaşmaymış… Bundan sonra ki adım bilmem neymiş gibi… Bunu dillendirenlerin bu iddiaya kendilerinin de inanmadıklarına adım gibi eminim. Çünkü kimsenin Atatürk devrimleri ile hesaplaşmak gibi bir düşüncesi olmadığını biliyorum. En azından kendim adına bunu ifade ediyorum.
Ayasofya Camisinin, müzeye çevrilmesi ile ilgili Bakanlar Kurulu Kararının hukuki geçerliliği olmadığı, kararnamenin aslının devlet arşivinde bulunmadığı bilindiği ve imzanın Atatürk'e ait olmadığına dair delillere dayanan iddialar olmasına rağmen böyle bir tartışmanın başlatılmasını anlamsız buluyorum.
Bu arada birde kendi arasında çelişen gülünç, gülünç olduğu kadar da saçma olan Ayasofya'nın 1991-1994 yıllarından beri ibadete açık olduğuna dair saçma iddialar var ki… İnsanın gülesi mi ağlayası mı gerektiğine karar veremiyor…
Ayasofya'nın ibadete açılmasının ülkemiz ve İslam dünyası için hayırlara vesile olmasını diliyorum…