Çok merak ediyorum; Şota Trabzonspor'daki haftalık mesaisini neler yaparak geçiriyor? Sözgelimi, Pazartesi, Salı, Çarşamba, Perşembe ve eğer maç yoksa Cuma günü Trabzonspor'un yaratıcı, çağdaş ve bütün oyuncuların içinde kendilerini mutlu hissedecekleri bir oyun için neler yapıyor? Tek tek oyuncuların yeteneklerini geliştirmek için mi mesaisini seferber ediyor, yoksa bütün oyuncuların içinde kendi yeteneklerini geliştirebilecekleri makul, mümkün ve uygulanabilir bir oyun mu kurguluyor?
Bu sezon Trabzonspor'un oynadığı bütün maçların bir değerlendirmesi yapıldığında, çıkarılacak olan ilginç sonuç, tek tek ağaçlara bakarken Şota'nın ormanı görme yeteneği geliştiremediği gerçeğidir. Trabzonspor oyunlarının –ki buna oyun denilirse- gelişigüzel ve önceden planlanmamış karakteri o kadar belirgin bir görüntü sergiliyor ki insan bu takımın başında bir teknik direktörün olduğuna kendisini ikna edemiyor.
Dünyanın üst düzey liglerinde hiçbir teknik adam kendini oyuncuların yeteneklerini geliştrimek konusunda sorumlu görmezler. Çünkü aklı başında bir teknik adamın birincil ve neredeyse tek görev ve sorumluluğu elinin altındaki oyuncu gurubunun içinde yeteneklerini geliştirebilecekleri bir kurgusal oyun inşa etmektir. Önemli olan oyuncunun yetenekli olması değil oyunun yetenekli olmasıdır. Yetenekli oyun yeteneksiz oyuncuya bile nitelikler kazandırır.
Trabzonspor'un defansif ilişkileri o kadar düz ve yüzeysel ki buna dışarıdan bir elin değdiğine dair en küçük bir işaret bulmak mümkün değil gibi. Mustafa Yumlu ve Douglas arasındaki ilişki sadece problemli değil aynı zamanda işlevsiz ve atıl, çünkü bu iki stoperin defans ve orta-saha ilişkisinde ne bütünleşme var ne de defanstan gelen derin paslarla orta-sahanın hücum bölgesi ile bütünleşmesini sağlayacak, önceden planlanmış girişimler.
Stoperler ile kenar savunmacıların ilişkisi mahalle maçlarında bile göremeyeceğimiz bir keyfiyet ve o ölçüde karanlık bir belirsizlik taşıyor. Esas olarak en komik olanı da orta-sahanın hayaletleri andıran konumsuzluğu. Trabzonspor orta-sahası kendisini ne hücumun bir parçası olarak konumlandırıyor ne de defansın. Hücumun bir parçası olamıyor, çünkü
Trabzonspor hücumu kaotik, vesayetçi, şikeci Türkiye Süper Ligi'nin bile taşıyamayacağı bireysel girişimlerden oluşuyor.
Defansın bir parçası olamıyor, çünkü Mustafa Yumlu kendisini Trabzon'daki Atatürk Köşkü'nün bahçesinde bir “hurma” ağacı sanıyor. Bu cümlenin doğrusu şöyledir: Galiba Şota Trabzonspor'daki bütün mesaisini Mustafa Yumlu'yu Atatürk Köşkü'nün bahçesinde kendisini bir “hurma” ağacı sanması için ikna etmekle geçiriyor.