Seyir zevki açısından mükemmel, sonucu bakımından orta şekerli bir hissiyat yarattı. Hem Avrupa'da Fatih olan Galatasaray'ı hem de eski günlerinden çok uzak bir performans gösteren United'ı düşündüğümüzde galibiyet için umutlar bir hayli yüksekti lakin maç içinde İstanbul'a yağan yağmurun da etkisiyle attığımız goller kadar soğuk duşlar da aldık.
Salladı... Yıkmalıydı!
Berabere kaldığı için tebrik etmek yerine kazanamadığı için tepkili olanlardanım. İsim olarak gözde büyütülmesi gereken bir rakip olsa da son yıllarda ve bir önceki maçta bile ortaya koyduğu oyun ile bir İngiliz takımından çok İrlanda orta sıra takımı gibi oynayan Manchester United var sahada bir süredir.
İlk problem Muslara'da... Kaleye gelen ilk 2 şut gol oldu, özellikle ikinci golde Muslera kalitesine yakışmayan bir görüntü vardı. Neden kendisine hala tahammül edildiğini anlayamadığımız Onana kaledeyken Galatasaray'ın bu maçı kazanması gerekiyordu ki zaten bu gücü de vardı. Onana'ya giden her 3 tane toptan herhangi bir tanesinin gol olma ihtimali çok yüksekti, böylesine formsuz ve maç içi konstantrasyonu her maç çok kötü olan bir kaleciyi her maçta formsuzluğunu üstüne koyan bir vaziyette ilk kez görüyorum.
Parken'de bir beraberlik ile muhtemel grup ikinciliği ihtimali yüksek olsa da 3. olup Uefa Avrupa Liginde finali zorlama fikri de hala yüksek sesle bizi ikna etmeye çalışıyor kendi kafamızın içinde...
Konu Okan Buruk Değil
Kadro seçimi konusunda genelin aksine Okan hocanın tercihlerini acımasızca eleştirenlerden değilim. Antrenmanlar sonrasında inandığı kadroyu oyuna sürerken mutlaka kafasında maçı oynamıştır diye umuyorum. Örneğin Kerem'in oyuna sonradan sokulması doğru bir hamleydi, Kerem'in ilk 11 başladığında bu reaksiyonu verebileceğini düşünmüyorum. Yedek tutulup sonradan kurtarıcı olarak oyuna sürülme hamlesi oyuncuyu motive etmiş olacak ki çok güzel bir gol ile potansiyelini gösterdi.