Türkiye'de normal bir siyaset dengesi olmadığı için bazen konuları Norveç siyasetinde yaşıyor gibi tartışamıyoruz.
Örneğin HDP'yi değerlendirirken unuttuğumuz bir şey var ki o da HDP'nin genel olarak varlık sebebi.
PKK'nın siyasi uzantısı olan HDP'yi PKK'dan bağımsız bir şekilde tartışamamamız aslında haklı bir tutum olarak görülebilir.
Çünkü HDP denilen siyasal parti PKK'nın siyasi bir uzantısı olduğu için HDP'yi siyasete ilişkin sözleriyle değerlendirmek mümkün değil.
Bakıldığında İrlanda'daki Sinn Fein – IRA gibi HDP terör örgütü PKK'yı kurmadı, PKK bizzat HDP'yi kurdu.
Bu demek oluyor ki terör örgütü HDP'ye tahakküm ediyor ve istediği sözü hayata geçirtebiliyor.
Şimdi bir senaryo yazalım ve PKK denilen bir terör örgütünün olmadığını düşünelim.
HDP o zaman nasıl bir siyasi parti olur?
HDP sol bir parti.
HDP Kemalist reflekslere sahip bir sol parti.
Özellikle Gezi Darbesi'nden sonra birbiriyle yan yana gelmeyecek olan Kemalist Ulusalcı Sol ile Kürt Hareketi birbiriyle buluştu.
Marksist-Leninist solu geçiyorum Ulusalcı Sol'un taşımış olduğu Atatürk posteriyle Kürt Hareketi'nin Abdullah Öcalan posteri alanlarda birlikte taşındı.
Olmaz denilen oldu ve Türk Solu ile Kürt Hareketi birleşti.
Ardından HDP çıktı.
HDP her sol parti gibi PKK denilen bir siyasi örgüt olmasa ve tamamen bağımsız kararlar alsa bile otoriterliği ve sonunda diktatöryal bir sisteme doğru giden düzlemi hayata geçirme potansiyeline sahip olur.
Çünkü Türkiye Solu denilen hareket faşizme karşı olduğunu iddia etse de genel manada faşizmi içinde barından ve Kemalizm'le harmanlaşmış bir harekettir.
Ve Türkiye Solu varlığını şiddete borçludur.
Bunun için şiddeti meşru kılmaya çalışır, bunun için şiddet gerçekleştirenlerle empati kurmak için uğraşır ve bunun için ortaya şiddetle insanları tahakküm altına almaya çalışan bir hareket doğar.
Sol genel teoride de böyledir aslında.
Sol her ne kadar eşitlikten, özgürlükten bahsetse de sonunda gideceği nokta otoriter ve diktatörlüğe sahip bir düzendir.
Çünkü özel mülkiyetin olmadığı her şeyin devlet mülkiyeti olduğu bir yerde devletin başında olan insanlar otoriterleşmeye o derece meyillidir.
Bu insanoğlunun doğasında vardır.
Sınıfsız bir toplum yaratma hareketiyle ortaya çıkarsanız her şeyin devlete ait olduğu bir toplumu yönetenler her gücü elinde toplama imkanına kavuşurlar ve sonunda bunu halka karşı hangi niyetle kullanacaklarını bilemezsiniz.
Kullanırlarsa da buna karşı yapabilecek bir şeyiniz olmaz çünkü elinizde hiçbir mülkiyet ve doğal olarak da bireysel hak ve özgürlükler yoktur.
Devleti elinde bulunduran şahıslar halka istedikleri şeyi yapmakta özgür olurlar ve halk da bu yapılanlar ne kadar haksızca olursa olsun devletten bir hak talep edemez.
HDP bir sol parti ve böyle bir sol parti.
Şimdi PKK'nın olmadığını hayal edersek ve HDP'nin tamamen normal bir siyasal parti olduğunu düşünürsek Türkiye'de elde edecekleri güçle bu uygulamaları yapabilmesi kuvvetle muhtemeldir.
PKK olduğu için zaten HDP onun emrinden çıkamıyor PKK'da Marksist-Leninist bir terör örgütü olduğu için temsil iddiasını ettiği halkına tehdit ve korku saçmaktan başka bir işe yaramıyor.
Aynı şekilde de hunharca katlediyor ve halka tahakküm kurarak otoriterliğin ve diktatörlüğün “öz yönetim kuruyoruz” diye iddia ettiği saçma sapan safsatanın güya provasını yapıyorlar.
Onların kuracakları sözde öz yönetimler işte böyle diktatörlüğün ve otoriterliğin aynı zamanda halka zulmün bir parodisi olur.
Bu kurduğumuz senaryo hani bazı bilmişlerin “PKK olmasa HDP iyi aslında” demesine karşılık olacak şeylerden ibaret.
Türkiye Solu bugüne kadar hep şiddetten beslendiği ve şiddetle sadece kendi düşüncesini dillendirmek istediği için sonucunda halka karşı böyle bir tahakküm ve zorbalığa girebilir.
Erdoğan'ın başkanlık sistemine “diktatörlük” diyenler aslında kuracağını vaat ettiği sistemde nasıl bir diktatörlüğün pençesine bizi atacağından hiç bahsetmiyorlar.
PKK'nın alçakça insanları katletmesiyle uğraştığımız için PKK olmadığı zaman HDP nasıl bir parti olur sorusuna da net bir cevap bulamıyoruz.
Aslında HPD'nin seçim beyannamesini okuyacak olduğunuzda elektrik, su gibi şeylerin bedava olması birçok insana sempatik gelse de sonucunda teori ile pratiğin buluşamayacağını da görürsünüz.
Zaten HDP'nin bu vaadi meydanlarda ne kadar dillendireceği de ortaya bir soru işareti olarak doğuyor.
Çünkü HDP “Seni Başkan Yaptırmayacağız” sözünden başka bir şey bilmediği için hem KCK hem de PKK HDP'yi bu yönde yönlendirdiği için o güya sözüm ona sempatik sözlerinden de bahsedemiyor.
Başkanlık Sistemi ile çok tartışılan “diktatörlük algısı” aslında hem bu malum medyanın hem de müzmin muhalefetin algı operasyonundan başka bir şey değil.
Hem olayı saptırarak buradan oy devşirmek istiyorlar hem de Erdoğan'ın Türkiye siyasetinde Eski Türkiye'nin önünde bir engel olarak durduklarını bildikleri için onsuz bir ülke hayal ediyorlar.
Erdoğan'ın ifade ettiği Başkanlık Sistemi barajı otomatik olarak kaldıran, Meclis'le iyi geçinmek zorunda olan bir sistem yaratan, hantallaşmış devlet işlerini hızlandıran, aynı zamanda Amerika'daki gibi halkın çok rahatlıkla istediği başkanı seçebileceği kutuplaşmayı silip atan bir sistem olarak önümüzde duruyor.
HDP'nin sözde ilan ettiğini sandığı öz yönetimler resmiyette Başkanlık Sistemi'nden çok daha fazla otoriterlik getirir çünkü sol bir partinin bağımsız kalarak yöneteceği bir idare diktatörlüğe giden yolların da mozağini döşer.
Tüm bunları sadece hayal olarak kuruyoruz ama HDP'yi terörden bağımsız olarak düşünecek olursak da HDP'nin demokrasi ve özgürlük getireceğine inanan bazı aydın görünümlüler aslında kendi fikriyatları dışında başka kimsenin fikriyatlarının geçerli olmasını istemedikleri için HDP'yi bize yutturmaya çalışıyorlar.
Bütün bunları incelediğinizde HDP'nin terörle bağlantısı olduğu için kötü bir parti olmasının bir alakası yok.
HDP terör örgütüyle bağlantılı olduğu için zaten hem hukuki hem de siyaseten onlarla mücadele edilmelidir ama terör örgütü olmasa da siyaseten sonuna kadar mücadele edilecek bir partidir.
Çünkü bu partinin özgürlük ve demokrasi söylemlerinin evrileceği yer faşizm ve diktatörlükten başka bir şey değildir.