Suriye'deki Türkmenlere Arapça Nutuk gönderilmesi, Kahvehanelerde oynan her okey oyununda yeni deste kâğıt kullanılması, Kıbrıs'ta Maraş'ın açılması ile ilgili sorulan soruya: “Pardon, Maraş.” İle başlayan diyalog... Ana muhalefet liderimizin son günlerdeki gündem oluşturan sözleri...
“Ekmek bulamıyorlarsa, pasta yesinler "deki absürtlüğün mantığını çoktan geride bırakmış tarihe geçecek, siyaset tarihinde okutulacak ve gök kubbede boş bir seda ile yüzlerde tatlı bir tebessüm bırakacak sözler...
Kılıçdaroğlu; iktidarın başına gelmiş ve gelebilecek, dostlar başına dedirtecek cinsten bulunmaz bir ana muhalefet lideri... Birde muhalefet cephesinde ortalık toz duman iken, “Erken seçim...” demesi yok mu? Evlere şenlik...
Suriye'deki Türkmenler, vahşi bir soy kırım ile karşı karşıya. Esed rejimi, köylerini, evlerini, yerlerini yurtlarını yıkıyor, yakıyor. Kadın, erkek, çocuk, yaşlı genç ayrımı yapmadan nerede bir Türkmen var ise hepsini şehit ediyor.
Bütün Türkmenler canlarını dişine takmış Esed rejimi, PYD ve PKK zihniyetine karşı Türklüğünü, töresini ve değerlerini kaybetmemek adına dilini ve dinini korumak için mücadele ediyorlar. Bizim ana muhalefet liderimiz: “Suriye'deki Türkmenlere Arapça Nutuk göndermek” aklına geliyor; bunu da bir icraat olarak kamuoyuna anlatıyor(!)
“Özrü kabahatinden büyük” dedirtecek tezatlıklar içeren akla zarar bir fikir... Elektrikler kesik, tepelerinden varil bombaları atılıyor. Ay ışığında ve silahların yaydığı ateş ışığı altında nostalji yapmak için tam kitap okunacak bir ortam... Keşke akıl edip bombaların şarapnel parçaları üzerinde sütlü kahve yapılıp içilmesi için süt, kahve ve Havana Purosu da gönderselerdi... Şaka gibi değil mi... Ama maalesef ki şaka değil ve bunu Türkiye'nin ana muhalefet lideri halkın gözlerinin içine baka baka söylüyor...
Kılıçdaroğlu'nun bu açıklaması ile ilgili Bosnalı bir arkadaşım “Bu kişi Türkiye'nin ana muhalefet partisi lideri imiş? Doğru mu diye soruyor. Evet, cevabını alınca da iyi ki iktidar partisi lideri değilmiş, iyi ki Bosna soy kırımında siyasette değilmiş diye yazarak hem dalgasını geçiyor hem de lafı gediğine oturtuyor...
Suriye de bunlar yaşanırken ve siyasetin ana muhalefet lideri Türkçe konuşan Türkmenlere “Arapça Nutuk” gibi dâhiyane bir icraat tanıtımı yapıyor iken, Ermeniler Can Azerbaycan'a sivilleri hedef alarak saldırıyor. Bosna'daki, Kafkaslardaki, Balkanlardaki bilindik manzaralar. Namlunun hedefin de Türk dünyası ve bir nesli yok etmek için vahşice saldıran vahşi vampirler ve Türk düşmanları.
Birileri de bu saldırgan insanlık düşmanı vampirlerin ekmeğine yağ sürmek için Suriye'deki MİT Tırları olayında olduğu gibi Türkiye Azerbaycan'a silah yardımı yapıyor diye ekmeğini yediği, gölgesinde yaşadığı devletini ispiyonculuğa başlıyor...
ABD'nin askerlerini, gönderdiği tırlar dolusu silahları görmeyen havaleler böyle bir durumda koro halinde Türkiye silah yardımı yapıyor diye algı yaratmak için çırpınmaya başlamaları hainlikten başka bir şey değildir.
Osmanlının son zamanları ve Kurtuluş savaşındaki manzaralar sanki tekrar tekerrür ediyor. Güneydoğudaki terör örgütüne güzellemeler düzülmesi, Suriye'deki Türkmenlere ve Azerbaycan'a yardım yapılmasını engellemek için girilen çirkin ittifaklar, konu ile ilgili kamuoyunda oluşturulmak istenilen kirli algılar hiç yabancı gelmiyor...
Bu nedenle de iktidarı muhalefeti milli çıkarlara dayanan politikalar üretmeli ve milli çıkarlarımızın aksine söz ve söylem üretenler ile aralarına mesafe koymalıdır.
Daha açık bir ifade ile“Hepimiz Ermeni'yiz” pankartı ile Türkiye sokaklarında yürüyenler ve “'Mustafa Kemal'in askerleriyiz' diyenlere, "Generali olsanız ne yazar, it sürüleri" ile başlayan cümleler ile aşağılayan zihniyet ile yaptığı ittifakı tekrar gözden geçirmelidir.