Toplumda kaos yaratmaya yönelik, halkın sinir uçları ile oynanması ile ilgili gelişmeleri tesadüfi veya bireysel olaylarmış gibi değerlendirmenin ve hafife almanın doğru olmadığına inananlardanım.
Türkiye gibi hassas dengeleri bulunan ortamlarda kaosa yönelik kurgu ve yönlendirmelerin içinde geçen bir ömür ile yoğrulmuş hayat tecrübesinin öğrettiği kadarı ile kaotik ortam yaratmayı amaçlayan ve toplumda kutuplaştırmalara sebep olan olaylarda resmin büyüğünü görmek adına bazen şüpheci davranmak, acaba diye sorgulamak ve bazen de halının altına dikkatlice bakmak gerekiyor…
Tamda bu bağlamda son zamanlardaki geniş kitleleri içine alan ve heyecanlı büyük bir seyirci kitlesi olan futbolda toplumsal sinir uçlarına dokunan olayların yaşanması nedeniyle dikkat çekmek istiyorum.
Çünkü ülkemizin büyük kentlerinden ve sosyal dokusu nedeniyle toplumsal dengelerin çok önem arz ettiği İzmir gibi bir kentin ezeli rakibi olan iki futbol takımının karşılaştığı futbol maçında ortaya çıkan ve maçın tatil edilmesi ile sonuçlanan olayları her ne kadar yetkililer olaylar bireyseldir gibi bir açıklama yapmış olsa da bu yaşananların eskilerin tabiri ile vaka-ı adiyenden sayılacak, görmezden gelinecek basit ve tesadüfi olaylar olarak değerlendiremiyorum.
Çünkü ülke gündemindeki ve sınırlarımızın dışındaki gelişmeleri takip ettiğimizde “Büyük Kaosa” yönelik her fırsatta küçük küçük işaret fişeklerinin ateşlendiğini, ya tutarsa anlayışı ile kaos mayalama gayretlerinin olduğuna şahit oluyoruz.
“Büyük Kaos” tabirini kullanmayı hiç sevmiyorum. Çünkü ülkemi çok seviyorum ve kötüyü çağırmamak adına bir çoğumuzun kolayına geldiği gibi es geçmeyi tercih ediyorum ama Arap Baharı kapsamındaki ülkemizdeki yaşanan “Gezi Kalkışması” ile başlayan, Mısır benzeri kanlı bir darbe ile sonuçlanacak kaotik ortam çıkarılması için yapılan plan gayretlerinin halen devam ettiğine inanıyorum.
“Gezi Kalkışması” başarısız olduktan sonra FETÖ Kalkışması ve ardından 2018 yılında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminde İnce'nin “adam kazandı” çıkışı ile sandık sonuçlarını kabul etmesi ile çıkarılması planlanan sandıklarda hile yapıldı nümayişi kaos ortamına dönüşmeden kapandı.
Şimdi de 2023 seçimleri eksenli “Büyük Kaos” planlandığına ve kaos için uygun ortam bulunduğunda ve şartlar oluştuğunda düğmeye basılacağına, kaldıkları yerden yarım kalan pis emelleri için ellerinden geleni yapacaklarına hiç şüpheniz olmasın…
İstanbul- Bakırköy'deki PKK ve PYD bağlantılı olan ama bazılarınca HDP ve PKK ile PYD'yi aklayıp paklamak adına İslami terör örgütlerine ihale edilmek için gayret gösterilen saldırıyı ve akabinde de kadın cinayetlerini protesto etmek bahanesi ile yapmak istedikleri ve izinsiz olduğu için izin verilmeyen gösterileri hafızanıza şimdilik kaydediniz…
Çünkü bu saldırılar, nümayişler ve çığırtkanlıklar sokağı hareketlendirmeye yönelik hareketlerdir. Ve “Büyük Kaos” için döşenen küçük kaldırım taşları özelliğine sahip işaret fişekleridir…
Bakırköy saldırısından sonra terör grupları aleyhine oluşan gündemi devşirmek adına kadın cinayetlerini protesto edilmesi ile ilgili yapılmak istenilen gösteriler dikkat çekicidir…
Kaldı ki aklı selim hiç kimse ne kadın ne erkek cinayetlerini ne de her türlü sapıklığı görmezden gelme niyetinde değildir. Ancak Diyarbakır Annelerini, şehit cenazelerini görmezden gelip, dikkatleri sadece kadın cinayetlerine çekilmesi gayretini samimi bulmuyor ve yaşananları gündem perdeleme olarak değerlendiriyorum.
Türkiye'nin sınır güvenliğini korumak ve tehdit oluşturan terörist bileşenlerini yok etmek için düzenlediği Pençe Kılıç operasyonu ve bu harekatın durdurulması için başlatılan gösteriler ve atılan sloganlar da ayni kategoride değerlendirilmelidir…
Aynı zamanda Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadının isminin Atatürk olması ile ilgili tekliflerin yapıldığı hassas bir dönemde İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun Anıtkabir'e yapılacak saldırının engellendiği ile ilgili yaptığı açıklamayı da zamanlaması bakımından çok anlamlı buluyorum…
Son zamanlarda bu ve benzeri ilginç olayları alt alta yazdığınız zaman pek terör olayı gibi görülmeyen, kendi halinde kendi yağı ile kavrulan ama içi bir gayya kuyusu gibi derin toplum dinamikleri ve sosyal dokusu olan İzmir'deki Altay ve Göztepe maçındaki olaylar…! Ve olayların arka planı ve halının altındakiler ister istemez dikkat çekiyor.
Bu konudaki yaşananlar, Avrupa basınında geniş bir şekilde yer alırken yandaş ve fondaş medya her nedense olayları görmezden gelip, üzerini kapatmaya çalıştığını; yabancıların ülkemizde mülk edinmesini ulusal güvenlik sorunu görmelerine rağmen Göztepe Kulübünün %70'nin spor ve eğlence sektöründe faaliyet gösteren uluslararası yatırım firması (Spor Cumhuriyetine) devredildiğini ve bu devrin Türkiye'de bir ilk olduğu neden ısrarla gündemden kaçırılmıştır?
Dış sahadaki spor müsabakalarına katılması yasak olan Altay taraftarlarının bu maç için çıkan izinle bin seyirci ile katıldığı bir müsabaka da nasıl bir organizasyon ile sahaya çakmak ile dahi girilmesine müsaade edilmez iken özel ambulans şoförleri vasıtası ile patlayıcılar stadyuma nasıl sokulmuştur?
İnşallah bunlar fazla hassas olmanın sonucu gösterdiğimiz birer evhamdır…
Kapı gıcırtısından tahrik olup halay çekmeye başlayan toplum olmamıza ve olayları alt alta yazdığımızda değişik bir tablo çıkmasına rağmen bunlar birer kedidir ve inşallah yanılıyorum demek istesem de siz yine de ara sırada olsa bu pencereden olaylara bir göz atmayı ihmal etmeyin…
Ki Müslüm-Fadime gibi iğrenç bir senaryo ile şapkadan 28 Şubat çıkaran zihniyetin günümüzdeki yaşanan olaylarla ilgili üfürükten kaç tane düzmece iğrenç senaryo üretebileceklerini aklınızdan çıkarmayın...