Bugün Kürtlerin Newroz’u Türklerin Nevruz’u. Her kim ki kendisine ne diyorsa, bu baharın ve özgürlüğün “yenigün”ü kendilerine kutlu olsun, hayatın güzellikleri adına kendisinden ne diliyorsa onun gerçekleşmesine vesile olsun dilerim...
Ve bugünkü Newroz’un Kürt-Türk ilişkilerinin hakkaniyet temelinde yeniden düzenlenip tarihi Dördüncü İttifak yolunda bir merhale olmasını dilerim...
Evelsi gün, Belkin yavrumuzun “cenaze protestosu”nda kalp krizi sonucu yaşamını yitiren Ahmet evladımızın başsağlığını dilemek üzere Emniyet Müdürlüğü ve Valilik’ten rendevu istedim. Emniyetten ses çıkmadı, Valilik’ten saat 14:00 için cevap geldi.
Bütünleme sınav kağıtlarını ucu-ucuna bitirip rendevuya 15 kala evden çıktım, kapının önünde bir arkadaştan “Canlar değil camlar kırılsın” diyen Emniyet Müdürü’nün istifa ettiğini öğrendim. Yaklaşık 10 dakika sonra Vali Bey’in yanında oldum.
Gelen nezaket çayının yarısında iken Hayati bey içeri girdi. Ben de, okumayabileceği ihtimaliyle getirdiğim “Erdoğan ve Öcalan’ın dikkatine” ve “Çözüm Süreci Çökerse” başlıklı makalelerimi Vali Bey’e sunmuş, Emniyet Müdürü’nün istifasıyla da kabaran “Oyun Büyük” başlığı altındaki kaygılarımı/düşüncelerimi paylaşmaya çalışıyordum. O sırada eski Müdür Bey içeri girdi.
Selamlaşıp oturduktan ve o ana kadar unutuverdiğim başsağlığı, sabır-metanet dileklerimi ikisine birden sunduktan sonra kaldığım yerden devam ettim: “Türkiye’de Ergenekon’un üç bileşeni var; klasik ergenekon, yeni (neo) ergenekon ve sol ergenekon...” Müdür Bey de onaylar göründü bana. Doğrusu hem insicamımı bozmak istemedim hem de istifa nedeniyle renk vermediği söylenen Hayati Bey’den bir “renk” alma hissini hissettim, devam ettim: “Klasik ve Yeni’nin kim/ne olduğunu yoğunca okuyor dinliyoruz...” dedikten sonra, Sol’un payına düşeni ve özelikle bu ara bu Sol bileşenin PKK’ye dadananlarından bahsettim. Ama “atmosfer”in yoğunluğunun baskısıyla ikisinin de pek dinlemeye “hâlleri”nin olmadığı hissini alınca teşekkür edip kalkmaya çalıştım. Girişimim Vali Bey’in mukabele etmedeki gecikmesizliği ile birleşince, müsade isteyip çıktım.
Buradan devam edeyim:
“Devlet Ergenekon’uyla uğraşıyor ama biz henüz dokunmadık” dediğini Öcalan notlarından biliyoruz. Onun boyutlarını bilme konumunda değilim ama – İmralı’ya getirildikten sonraki organizmal kapsamını bilmese de – Öcalan iyi biliyor.
Hem İmralı öncesi hem de sonrası söylem ve yazımlarında Öcalan örgütünü nasıl “doğurttuğu”nu anlatırken Pilot Necati ilişkisine ve eski eşi Kesire ile “savaş”ına çok yer verir. Bunlardan akıllarda en çok kalacak bir “anı”sını anlatır: “Onun istihbarattan oldğunu hissediyordum ama, toplantıları onun evinde yapıyor, herhangi bir durumda tutulan notları atmak için sobanın da kapağını yarı-açık bırakıyordum. Bana ‘vur de vuralım öl de ölelim’ demeye getirirdi hep. Ben de hep ertelerdim.” ...
Şimdi bu Sol, “pamuk ipliğinde” olduğunun altına yaldız çizgiler attığı Çözüm Süreci’ni bitirtmek için PKK’ye “vurun ha vurun ölün ha ölün” deme pervasızlığıyla “akıl” veriyor. Dikkat edin, “öl de ölelim” demezler, “siz ölün biz ‘siyaset’ yapalım” derler.
Dün akşam reel PKK çizgisinde yayın yapan İMC’de M.Altan, programcı başka bir soru sormasına rağmen, bir kaç dakika önce söylediğini şöylece tekrarladı: “Öcalan 15 yıllık mahkum, acaba Kandil’de olsa öyle mi konuşur?”
15 yıldır İ.Beşikçi “Öcalan çok konuşuyor, dışardakiler konuşmalı çünkü O devletin elindedir” deyip geziyor. Beşikçi’nin bu 15 yıllık teranesini tekrarlarken M.Altan, “Önderlik taktik yapıyor” ile örgütte yaşamlarını idame ettiren PKK Ulusalcı’larına adrese teslim pas atıyor: “Siz onun yarın okunacak İkinci Newroz Mektubu’ndaki dediklerine bakmayın” diyor...
Doksanlı Yıllar’ın “rakipsiz gazeteciler”i olarak bildiğimiz Uğur/Can Dündar’lar, Emin Çölaşan’lar, Ali Kırca’lar ve Reha Muhtar vs.ler, şimdilerde döküldükleri sekizinci sınıf kanallarda hep bir ağızdan “Siz O’na bakmayın” diye nakaratlıyorlar.
Ama Kürtler Diyarbakır’dan O’na bakacak... Ve Bir önceki yazımda “İkinci Newroz Mektubu’nda Öcalan bu hedefi [Türk-Kürt İttifakı’nın Ortadoğu’daki anlamını] ve bu hedefi hedefleyenleri tekrarlayacak” dedim.
Bugün ben de bunu tekrarlıyorum. Tövbeler olsun “yakın” bazıları gibi bir “tiyo” almadım. Almadan söylüyorum.
Hürriyet, Zaman ve Radikal gazetelerinin “ortak yayın”ında “bu rezil düzen alaşağı edilinceye kadar” mücadeleye başladıklarını ilan ettiği gün, yine aynı gün Zaman’da siz Öcalan’a bakmayın anlamındaki “17 Aralık’ın darbe girişimi olmadığı”nı söyleyen S.S. Önder (16 Mart), bugün muhtemelen Newroz Mektubu’nu okuyacak...
PKK kurucularından Öcalan Pilot Necati ilişkisinin en yakın canlı tanığı Cemil Bayık’tır.
Bayık “İkinci Newroz Manifestosu”nu bu “tanık”lığının canlılığıyla okuma ve KCK’ye “Hükümet işlevini yitirdi, AKP muhatap olmaktan çıktı” dedirtenlerin objektif-ve-subjektif izlerini sürme tarihsel sorumluluğuyla karşı karşıyadır. Enazından burada “tarihi yaşıyor” ise bunu yapacaktır.
Newroz’umuz ve Nevruz’umuz kutlu olsun...