Mart 2014 başında “PKK’nin ‘uluslararası komplo’suna ne oldu?” sorusunu başlığa çeken bir yazı yazdım (Özcan, A.K. [2014], Araf’taki Çözüm Süreci, s.107). Yazıda daha önce yazdığım bir cümleyi tekrarladım: “Ciğere kilitlenmiş kediler üzerinden İmralı’ya uzanmış bir ‘konsorsiyum’ operasyonunun altından ne AK Parti’nin ne de PKK’nin ‘yedi ceddi’ kalkar”...
Bundan önceki “son” (seçimlere Parti olarak girileceği ilan edildikten sonra) yazının başlığındaki “Kandil Nasıl Barajı Aşabilir?” sorusuna cevaben, “Türk etnisitesinden, Öcalan’ın bölücü bir lider PKK’nin de bölücü bir örgüt olmadığına inanacak, inandırılacak olanların oyu”nu tek doğal kaynak olarak ifade etmiştik.
Ancak Kandil bu doğal rezerve hiç ilgi göstermeyip bal damladığını düşündüğü “Erdoğan nefreti” havuzuna dalıp bir daha da çıkmayınca, biz yine aynı “son” yazıda, bu havuzdaki “hormonlanmış oylarla geçilecek bir barajdan çıkacak bir “elektrik” Öcalan’ın sigortasını attıracak bir alarm zili olacak ama, ne kadar bedelle zarardan dönülebileceğini veya ne kadar dönülmesinin mümkün olabileceğini şimdiden tahmin etmek mümkün değil” diye ekledik.
Şimdi; öncesinde bir yazı daha yazmamayı uygun bulduğum için “son” dediğim o yazının “çekirdek”inin içine girerek bu yazıyı yazmayı elzem buldum. Zira yazmamamızın riski – daha doğrusu tarihî vebalî – daha ağır olacaktı...
Çekirdek şu: Demirtaş, malum üst-aklın bir “proje”si olarak, fiziken ve/ya siyaseten öl[dürül]mekte olan Öcalan’ın yerine geçirilebilmiş genç, yakışıklı, zeki, espritüel bir “lider adayı” mıdır?
Tipik “İngiliz Aklı”nın bu geleneksel tavşan kaç tazı tut ihtimalinin şansı nedir?
Bir önceki yazıyı “son” olarak düşünmemin sebebi, muhtemel kişisel kaygı ve tepkilerimin veya yanılgılarımın seçim sonuçlarına olumsuz etki yapması kaygısıydı. Bu benim için kaldırılacak bir maneviyat değildi. Ancak bu söylediklerimi ve aşağıda özetlediklerimi söylememenin vebalinin maneviyatı daha ağır bastı.
Çünkü Kandil’in ve “üst-akıl”ın üç temel bileşkesinin (Londra merkezli ABD, Ergenekon/Doğan medyası ve Cemaat) Chipras’ına giyindirilen Selahattin Bey’in çalıp-söylediklerine bakıldığında kendisinin, daha önce iki kez yazdığım “KaniYılmaz projesi”ne giderek daha “akıllıca” güncellendiği ihtimali daha pervasızca büyümektedir.
Sadece ve yegânece bu sebeple biz; “sınıflı tarih boyunca; Enkidu-Gılgameş ilişkisinden Spartacus yenilgisine, Zerduşt’ten Mani’ye, Sokrates’ten Marx-Engels’e, İsa’dan Ali’ye, Mazzini’den Trotski’ye, Hallac-ı Mansur’dan Said-i Nursi/Kürdi’ye, Roza Luxemburg’dan Antonio Gramsci’ye, Lenin’den Mao’ya, Grigory Zinovyev’den Saime Aşkın’a, Ernesto’dan Ho Chi Minh’e, Mahir’den Deniz’e, Mazlum’dan Mahsun’a, Haki’den Kemal’e, Zilan’dan Eser-Beritan’a, Sema’dan Ronahi-Berivan’a, İbrahim İncedursun’dan Selçuk Şahan’a, Mustafa Kemal’den Abdullah Öcalan’a... benzeri bütün hakketmeden yenilenlerin, ihanete uğramışların yaşanmamışlıklarının toplam ruhunun bir parçacığı” olarak seçimden önce bunları deme mesuliyetindeyiz. (Özcan, A.K. [2012], Öcalan’a Mektup, s. 283, 284)
Cevabı adeta “Allah kerimdir” yorganıyla örtülen soru şudur: HDP’nin çalıp-söylediği hedef olan Erdoğan’ın başkanlığı ve AKePe’nin (PKK’ye özenle PKaKa diyen “Ergenekon parçacıkları”nın deyimiyle) iktidarının düşürülmesinden sonra Kandil Öcalan’ı kiminle diyaloga-ve-müzekereye oturtturacak?..
Şu sorunun cevabını Kandil’in “Öcalan bağlıları” seçimlere kadar verirlerse, bu “yazı”daki söylediklerimin özeleştirisini nasıl vereceğimi Allah da kul da görecektir.
Veremezlerse; Erdoğan’a duyulan kinin, nefretin ve tepkinin – Öcalan iledolaysız/aracısız (“üçüncü göz”süz) görüşmeleri dünyanın “üst-akıllı”larına meydan okuyarak başlattığı için – aslında “Önder Apo”yaduyulan öfkenin tarihî türevi olduğuna Allah ve kul şahit olacaktır.
Yani, “PKK’ye evet Öcalan’a hayır” temelinde Öcalan’a karşı başlatılan 9 Ekim 1998 Uluslararası Komplo’su Erdoğan’ı “kapsama alanı”na alarak devam ederken, Komplo’nun en işlevsel uzvunun da reel PKK’deki iktidar eliti olduğu, yaşadığımız tarihin kayıtlarında olacaktır.
Ali Kemal Özcan
3 Haziran 2015
Dersim