Ahmet Hakan geçenlerde Selahattin Demirtaş'a açık bir mektup yazdı.
Kısaca dedi ki: “Selahattin Demirtaş PKK'ya silahları bırakma çağrısı yapmalı”
Eski bir dosta yazılmış romantizm havasındaki mektubun süslü cümlelerle sos
edilerek servis yapılmış ana fikri bundan ibaret.
Mektup o kadar naif ve dokunaklı ki okurken Selahattin Demirtaş'ın
bağlamasının tellerinden çıkan melodiyi kulaklarınızda hissetmeniz mümkün.
Zaten Selahattin Demirtaş'ın bağlamasından dökülen türküleri de Ahmet
Hakan'ın programında dinlemenin şerefine nail olmuştuk, böylesine bir
mektupta tekrardan bu acıklı türküleri anımsamak hoş oldu gerçekten. Hele de
bugünlerde…
Ahmet Hakan'ın bu mektubunu dünyanın tüm apolitiklerine okutsanız üç aşağı
beş yukarı “Selahattin Demirtaş 7 Haziran'dan önce Etiler'in, Nişantaşı'nın ünlü
bir halk sanatçısıydı, barajı geçince silahları kuşandı” diye düşünürler.
Tabi bunu apolitikler ve Türkiye'nin siyasal durumundan hiç haberi olmayanlar
düşünür de Türkiye'nin en çok okunan yazarlarından biri olan Ahmet Hakan
neden insanlara bunu düşündürecek bir yazı yazar?
Mutlaka bir sebebi olmalı diye düşünüyor insan.
Özellikle de bahar dönemi boyunca Doğan medyasının televizyonlarında alttan
“oylar HDP'ye!” KJ'sinin geçmesine ramak kalmışken rüzgar gülü nerden esti
de Ahmet Hakan türkülerine eşlik ettiği Selahattin Demirtaş'a bu mektubu niye
yazdı?
Selahattin Demirtaş 7 Haziran'dan önce ünlü bir halk sanatçısıydı da bu 7
Haziran seçimleri onu çok değiştirdi bağlamayı bırakıp silahlara mı sarıldı
yoksa?
Ya da bizim bilmediğimiz Selahattin Demirtaş'ın ikiz bir kardeşi var da bunu
sadece memlekette Ahmet Hakan mı biliyor?
Oysa kınayamadığın örgüt silahın tetiğini çeksin ya da çekmesin sen silahların
gölgesinde siyaset yapıyorsan, bir söylediğini ertesi gün “dağdan” gelen karşı
cevap sonrasında yalanlamak zorunda kalıyorsan, barajı geçip geçmemekle
silahları kullanıp kullanmama arasında bir mesafe kalmadıysa ve silah her
durumda bir tehdit halini oluşturuyorsa, Meclis'te Kandil'in siyaseti dışına
çıkamıyorsan değil bağlama altından yapılmış arp de çalsan değişen bir şey yok.
Bağlamanın sesi uzaktan nasıl gelir bilmem ama dünyanın tüm senfoni
orkestraları da birleşse eli silahlı bir terör örgütünün silah sesleri dünyanın tüm
seslerini bir anda susturabilir, buna karşılık Meclis'te 80 milletvekilinle tek söz
edemezsen bağlama çalman seni sempatik yapmaz.
Doğan medyasına bağlı gazetede yazıp yine aynı medyanın televizyonunda
program yapan biri bunu herhalde bizden daha iyi bilecektir, hadi bilmedi
diyelim ona bunu anlatacak tekne arkadaşı, ağabeyi Ertuğrul Özkök bu tarz
durumlarda vites nasıl “R” tuşuna getirilir, öğretebilir.
Tabi Selahattin Demirtaş'tan İç Anadolu yöresine ait bir türkü istemekle onu
Nişantaşı'nın, Bebek'in sempatik bir halk sanatçısı haline getirmenin cazibesi
her şeye bedel olsa da hayatın gerçekleri insanın peşini bırakmaz hiç.
Gerçekler de Ahmet Hakan'ın peşini bırakmıyor zaten birkaç zamandır.
Baksanıza…
17-25 Aralık Darbeleri'nde otonom yapıyı savunmakla kalmayacaksın bir de
Dışişleri'nin çok gizli bir toplantısını illegal bir biçimde dinleyenlere ateş
püsküreceğin yerde casuslukla ilgili tuhaf bir yazı yazacaksın…
AK Parti'nin 30 Mart'taki yerel seçimleri kazanmasını “AK Parti nasıl
kazandı?” diye halkın meşruiyetini es geçip Özkök edasıyla başka bir meşruiyet
arayacaksın…
Devlet Bahçeli'yle Ramazan ayında röportaj yapıp her nasılsa Bahçeli'nin
fotoğrafını binlerce görsel içinden çay içerken ki karesini bulup algı operasyonu
yaratacaksın…
Çıkıp da tüm bunlar için özür dileyeceğin yerde çalıştığın medya kuruluşunla
HDP'ye ve Selahattin Demirtaş'a kapı kapı oy toplamadığın kalacak, bir de
programına çıkarıp PR çalışmasını yapacaksın…
Şimdi de çıkıp sempatik bir halk sanatçısı haline getirdiğin Demirtaş'ın sanki
silahlara bağlı bir örgütün siyasi uzantısının lideri olduğunu bilmiyormuş gibi
“neydin, ne oldun” tarzında üç maymunu oynayan bir yazı yazacaksın.
Yemezler!
Senin şanssızlığın tekne arkadaşın ve değerli ağabeyin Ertuğrul Özkök
zamanındaki Türkiye'nin olmaması ve bundan sonra da o Türkiye'yi tarih
kitapları dışında başka hiçbir yerde göremeyecek olman.
Onun için geç bu modası geçmiş eski dosta yazılmış mektup havalarını da
hayatın gerçeklerine dön.
Nişantaşı'nın Arnavut kaldırımlı sokaklarında nasıl gözüküyor bilmem ama
yurdun dört bir yanından görünen samimi olmadığın gerçeğinden başka bir şey
değil.
Tabi bu da senin için ne ifade eder, orası da ayrı.