28 Şubat postmodern darbenin izleri kolay silinecek izlerden değil. Bin yıl sürecek denilen, onbinlerce mağduru, ekonomiye verdiği milyarlarca zararı unutulmadı, unutulmayacak.
Darbenin hemen ardından fişlemeler ve dindar avı başlamıştı. Fetö lideri Fetullah Gülen'in bir fetvasıyla başörtüsü mücadelesindeki direnç kırılmış, okulunu yahut işini bırakıp yaşıtlarının öğrenimini, çalışmasını karşıdan izleyen biz örtülüler ağır bedeller ödemiştik. Başörtüsü mücadelesinde hapse giren hatta polis coplarına maruz kalan, yerlerde sürüklenen, bebeğini düşüren anneler oldu. Mücadelede dönemin sembol ismi Erbakan Hoca'yı rahmetle, Merve Kavakçı'yı da hayırla yad edip o günlerde neler yaşanmış arkadaşlarımızdan dinleyelim:
A.C. 1964 Önlisans
Çalıştığım kursta başörtüsü yasaktı. Yemekhanede bile başörtüme müdahale edildi. Dışarıda bahçe kapısında başörtüsünü çıkartmak zorundaydık. İbadet için izin şarttı ve “namaz sırasında başkasının hakkına giriyorsun” denilirdi. Sigara içenlerin böyle bir sorunu yoktu. Açık öğretim sınavlarında başörtülüyüm diye sınavdan çıkarıldım. Sınavda gözetmen olan öğretmenin pantolonu ve bluzu şeffaf olmasına rağmen onun değiştirmesi imkansız" denilerek müdahale edilmedi." Hastanelerde muayene etmek için dahi gerekmediği halde başımızı açmamızı isteyen doktorlar vardı. Şimdi bunları çocuklarımıza anlattığımızda inanamıyorlar.
A.Ö. 1987, Lise
Babam emekli subaydı. Ailece ötekileştirildik. Orduevine arabayla girerken örtülü olduğumuz için o dönem hep terörist muamelesi gördük. Şimdi başörtümle emniyette yahut TSK'da görev alabilirim.
H.G,1961, Lise
28 Şubat'tan önce başörtülü arkadaşlarımızın çok sıkıntıları vardı. Ben başörtülü değilim. Ancak işyerinde onlara kapının dışında başörtüleri çıkarması istenir, bazıları peruk kullanırdı. Müdürler çat kapı odaların kapılarını açar örtülü olan var mı diye saygısızca kontrol ederlerdi. Disipline giden, eziyet çeken arkadaşlarımız için üzülüyorduk. Bu nedenlerle erken emekli olan arkadaşlarımız oldu.
H.B. 1978,Lisans
Başörtülü değildim. 28 Şubat'ta arkadaşımın açmadığı için okuldan atıldığını hatırlıyorum. “Peruk tak bari” dediğimiz halde gözyaşları içinde ayrılmış, bizi bu durum çok üzmüştü. Şimdi kapalılar milletvekili dahi olabiliyorlar. Ancak o dönemde dünyevi çıkarlarından vazgeçerek kapananlar vardı şu anda iktidara yakın gözükmek için kapananlar var ve tesettür aynı tesettür değil. Daracık taytlar, makyajlar, dünyevi sebeplerle kapananlar…
H.K. 1974, Lise
Yasaklı dönemlerde sadece okumak, çalışmak değil, yolda yürümek bile sıkıntılıydı. Aşağılamalar, ezici ifadeler, bakışlar her yerde. Ak Parti iktidarı ile özgürlüğümüze kavuştuk. Ancak gençler yaşadığımız eziyetleri yaşamadıkları için tesettürü bilinçsiz taşıyorlar. Başörtüsüyle içkili mekanlara giren de var, televizyona izdivaç programlarına çıkan da. Başörtüsünü açtırmak için uğraşanlar bile tesettürü bu kadar hakir düşürmemişlerdi.
A.A. 1957, Lisans
12 Eylül dönemlerinde de aynı mağduriyeti yaşadım, öğretmenlik yapamadım. 28 Şubat'ta da kızımın Tıp Fakültesinden atılışına çok fazla üzüldüm. Viyana Üniversitesi'nde tamamladı, tahsilini. Müslümanların çoğunlukta olduğu ülkede okulundan başörtüsü yüzünden atılmış, Hristiyanların memleketinde tamamlayabilmişti. Şimdi biz de özgürüz. Kızım şimdi kendi ülkemizde başörtülü olarak doktorluk yapabiliyor. Antalya'da bir markette bayanın bize örtülü olduğumuz için bağırmasını, hakaret etmesini unutamıyorum. Haşemayla denize, havuza girenler bile "kamusal alan" diyerek kovuldular.