Bir yılı daha geride bırakırken aklımız da zaman ne de çabuk geçiyor düşünceleri canlanıyor. Geçen yıllara dönüp baktığımızda iyi dileklerle başlayan, mutluluklarla, heyecanlarla ve hüsranlarla biten nice yıllar geride kalmış.
Her yeni yılda olduğu gibi yeni yıl, yeni umutlar demek, hayaller demek, yeni bekleyişler demek.
Her yıl olduğu gibi, sosyal medyada herkes, yeni yıl dileklerini paylaştı. Umduğunu bekleyenler, umut edenler, dilek dileyenler.
Barış dediler, huzur dediler, daha iyi bir gelecek dediler, analar ağlamasın dediler, savaşlar olmasın dediler, sağlık dediler.
Tıpkı geçen yıllarda olduğu gibi…
Barış dediler tüm dünya ateş çemberi,
Huzur dediler dünya buhranlarla, krizlerle, kutuplaşmalarla boğuştu,
İyi bir gelecek dediler, değişen dengeler, global ısınma, ellerimizle yok ettiğimiz doğa, canlılar ve tarım alanları kocaman bir sorun olarak duruyor,
Dünya'da ve ülkemizde analar ağlamaya devam ediyor, farklı dilde, farklı dinde, farklı bölgelerde.
Ülkelerin ve yöneticilerinin olmasın dedikleri savaşları çıkarmak için yaktıkları ateşlere, odun atan atana.
Sağlık dediler.
Sağlık demek huzur demek, oysa her yanımız sıkıntılarla dolu, huzurumuz yok.
Habil ve Kabil'le başlayan kavga, olanca hızıyla devam ediyor. Sebebi ise dünya malı, aç gözlülük, paylaşılamayanlar.
Kimileri kazanma hırsıyla yanıp tutuşurken , kimileri çaresiz ve çırpınışlar içinde.
Dünyayı yönetenlerle yönetilenlerin kavgası, olanca hızıyla devam ediyor.
Tıpkı, geçen yıl olduğu gibi.
Sürekli tekrara düşen bir hayat içinde, her yeni yıla başlarken aynı temenniler devam ederken, yıl sonu insanlık adına enkazla ve hüsranla biten yıllar yaşıyoruz.
Yukarıda yazdıklarımı en kısa şu hikaye anlatıyor sanırım;
İsrail'e giden bir gazeteci ağlama duvarını ziyaret etmiş.
Bakmış bir yahudi, başında kipası, kulaklarının arkasında uzayan saçları, eteğinde ipliği ve yuvarlak çerçeveli gözlüğü ile, ağlama duvarının önünde yana yakıla ağlıyor.
Gazeteci sormuş? Kaç yıldır geliyorsunuz buraya?
Otuz beş yıldır gelirim demiş ağlayan yahudi.
Gazeteci yine sormuş?
Ne diliyorsunuz burada, ne istiyorsunuz?
Yahudi, huzur ve barış istiyorum demiş. Orta-Doğu'da savaşlar bitsin istiyorum demiş.
Gazeteci tekrar sormuş?
Dualarınız ve dilekleriniz kabul oldu mu?
Yahudi, gazeteciye dönmüş, yüzünde umutsuz bir ifade ile demişki “ Sanki duvara konuşuyorum gibi geliyor bana” hiç bir isteğim kabul olmadı, ne huzuru bulabildik, ne de barış'ı.
Sadece oturduğumuz yerden dilemek ve istemek yetmez.
Bütün dini öğretilerin temelinde yalvarıp yakarmak vardır, dua vardır. Oysa dua ve tefekkür etmeden önce irade ortaya konmamışsa olmaz, onun içindir ki istemek yetmez, isteklerimizi ele ve dişe dokunur faaliyetlere dönüştürmek gerekir.
Yeni yıla yeni dilekler dilemek yetmez. Her birey, bireysel olarak isteklerini destekleyecek bir katkı sunmak zorundadır.
Yani mesele Mekke'de bulunan Kabe'ye varamayacak ta olsa niyetini belli edip Kabe'ye giden karıncanın hikayesidir. Hem barış isteyip hem eli silahlı teröristlerle el sıkışıp fotoğraf çektirmek, dileklerin ve eylemlerin uyuşmazlığıdır, o nedenledir ki, istekler hayal olarak bir sonraki yıla kalır, her yeni gelen yılda tekrar eder durur.
Şevket GÖLÜK