Halk arasında genellikle değişik versiyonlarda sin kaf ile söylenilen, biple gizlenen ve üç noktayla ifade edilen yazım dilinde edebimizi korumak adına “Halamın bıyıkları olsaydı amcam, ninemin de sakalları dedem olurdu” Diye ifade etmeyi uygun bulduğum “olmayacak hayaller kurmayı bir kenara bırakıp elde var olan üzerinden hesap yapma gereğini bildirmek “için sıkça kullanılan bazılarına göre atasözü diye nitelenen bir değiş vardır.
Bunca sıkıntının, derdin, arapsaçı gibi karmaşık bir gündemin içinden halanın bıyıkları ile ninenin sakalları da nereden çıktı diyeceksiniz ama bugünkü siyasi genel manzarayı anlatabilmek için sanırım en uygun ifade bu.
Çünkü birçoğumuz gerçekler ile yüzleşmek yerine olmayacak hülyalar ile kendimizi aldatmaya ve bazılarına da sakal bıyık çizerek kendimize kabul ettirmeye çalışıyoruz…
Partiler, kamuoyu araştırması, bazı yerlerde göstermelik ön seçim ile kendilerince en uygun adayı bulmak için siyasi dengeler; yerel unsurlar ve siyasi ikbal endişesi ile verdikleri büyük çabalar sonucu 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak olan Mahalli İdareler seçimleri için aday listelerini YSK'ya bildirdiler ve kamuoyuna duyurdular ve listeler de kesinleşti…
Listeler açıklanmadan önce isimlerinin önünde aday adayı yazanların bazıları aday oldu, bazıları da aday adaylı unvanlarına da veda ederek umutlarını başka bahara (seçime) bıraktılar.
Geçen dönem yapılan seçimlerde alayı vala ile aday olup, seçilen seçilmeyen birçok siyasi figür bu dönem siyaseten mazi olup siyasetin arşivinde yerlerini aldılar. Bu süre içinde kimileri hayır dua kimileri de beddua aldılar. Yaptıklarına göre de iyi veya kötü idiler diye hatırlanacaklar.
31 Mart 2024 Mahalli İdareler seçimleri için yarış resmen başladı ama halkın nazarında tabiri caiz ise siyaseten yaprak kıpırdamıyor. Oysaki yapılacak seçime şunun şurasında bir aydan az bir süre kaldığı gibi birde araya Ramazan girdi…11 Mart 2024 Pazartesi günü Mübarek Ramazan başlıyor… Ramazan'ın başlangıcından 20 gün sonra da sandık başına gidecek… Ramazan Bayramı protokol kutlamalarında birçok yerde protokolün iki numaralı ismi değişecek…Bazıları kazandık/kazandırdık veya kaybettirdik diye sevinecek bazıları da kaybettik diye sevinecek.
Seçim bu… Elbette ki kazananı da olacak kaybedeni de olacak…
Ancak…! Seçimi kazandırdık veya kaybettirdik diye sevinenleri anlamakta da güçlük çekiyorum…
Adamlar kendi partilerinin amblemi ve adayları ile seçime giriyorlar, aldıkları oy üç beşi geçmiyor… Bunu kendileri de biliyor ama seçim sonucu halk bize niye teveccüh göstermedi diye düşünecekleri yerde kime kazandırdığına bakmadan kaybettirdik diye seviniyorlar…
Oysaki parti kurmuş, siyaseten bende varım demiş olanlar dik duruş gösterip aldıkları oyun üzerine bir daha seçimde nasıl daha çok oy alırız diye kafa yoracakları yerde siyasi iktidarsızlık ve ilkesizlik ile “Oh ya kaybettirdik ya” diye halay çekmelerini omurgasızlık olarak değerlendiriyorum.
SP'li Hasan Damar: "Saadet Partisi anahtardır. İstanbul'da 120 bin oy aldık, AK Parti 15 bin oyla kaybetti. Biz kaybettirdik ...Saadet Partisi olarak İstanbul'u kaybettiren biziz biz ve kaybettirmeye de devam edeceğiz." Diye kulaklarımızı tırmalarcasına bağıra bağıra yaptığı açıklama İmamoğlu'nun her çapsızlığından sonra hafızalarımızda tazelenip durdu.
Evet Saadet Partisi 120 bin oy aldı ve AK Parti 15 bin oyla İstanbul'u kaybetti. Peki sonuçta kazanan ve kaybeden kim ve ne oldu?
Milli Görüşün bayraktarlığını yapacağı iddiası ile kurduğu Yeniden Refah Partisi ile Cumhur İttifakı ile birlikte seçime giren Fatih Erbakan'dan da bu seçimde Saadet Partisinin politikasına paralel ayni teknik ve taktik ile kaybettirme üzerine bir politika izlemesine maalesef üzülerek şahit oluyoruz…
Oysaki Millî Görüş seçmeni -Babadan oğula intikal eden bir görüntü verdiği için çekincesi olsa da- acaba diye umuda kapılmıştı ama bu hal ve gidiş Fatih Erbakan'a hiç mi hiç yakışmadı en azından ben kendi şahsım adına yakıştıramadım… AK Partinin yanlışına ortak olmayacağım diye daha büyük bir yanlışın girdabının içine yelken açmak en hafif tabiri ile siyasi körlük ve ön görgüsüzlüktür…
Evet AK Parti'nin de siyaseten ve yönetim olarak ve aday tespitlerindeki isabetsizlikler var. Fikrimize mantığımıza uymayan icraatları da vardır. Buna itirazın yolu “Ata kızıp başka birinin yol arkadaşı olmak” veya onun değirmenine su taşımak değildir. En azından geçmişte Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu'nun günümüzde de BBP ve MHP gibi siyasi dik duruş sergileyebilselerdi, partilerinin geleceği ve siyasi geçişleri için çok daha hayırlı olurdu…